Hasretin
kokusu, vuslat rengi veya kırmızı,
Kendini
kandırarak geçirdiğin günlerdeki sızı.
Hançerlerle
bezenmiş zanaatkârın bağrı,
Yalan
yağmurlarında yürürken gelen ağrı,
Yıldırım
düşerken gelen nağmelerdeki çağrı,
Aklından
geçenler kalbine batıyor günaşırı.
Uyku, ruhunla
tanışıyor; düşünceler kapı dışarı.
Etrafını
aydınlatmak için yanan mum: gönül eri;
Anıların sanki
masal; tanıdıklarınsa peri,
Mazide kalan
kötüler bile sözünün eri.
Çağımızın
fenaları dökerken alın teri,
Bize düşen
sadece kırmızılar içinde deri.
Bakarken
fotoğraflara, iki gözün iki çeşme,
Gel de hatıra
denizinde sızılarını deşme!
Yalnızlık;
meleklerin su verdiği bir kök,
Zifiri karanlık
geceler; nafile içini dök.
Son bir gayretle uyan sabaha; bu hissi sök!
No comments:
Post a Comment